Türkiye ve Özbekistan’ın yakın ve uzak dostluğu

Recep Tayyip Erdoğan’ın Özbekistan ziyareti, dini bir, dili birbirine yakın ama siyasi rejimleri, ideolojik, politik, ekonomik, dini, eğitim ve sosyal ölçüleri birbirinden farklı iki kardeş devletin arasında yeni ilişkilerin başlaması için yeterli olabilir mi

 

Özbekistan’ı 27 yıl dikta rejimi ile yöneten İslam Kerimov döneminde, iki ülke halkı ve devletler arasındaki ilişki, tıpkı “soğuk savaş” dönemindeki devletlerin ilişkileri gibi zayıf ve soğuk oldu. Aslında, 20. yüzyılda da, Osmanlı döneminde de bizim ikili ilişkilerimizin çok yakın olduğunu söyleyemeyiz. Bu şekilde bugünlere gelindi ve şimdi dünyanın en etkili politikacılarından biri olarak görülen Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün Özbekistan’a resmi bir ziyaret yaptı.

Özbek-Türk görüşmelerinin Timur’un başkenti Semerkant’ta yapılması özel bir anlam taşıyor, sanki eski kırgınlıkların unutulması gerektiğine bir işaret gibiydi …

Her iki tarafın medyası Tayyip Erdoğan ve yeni Özbek lider Şevket Mirziyayev’in yaklaşık üç saatlik bir görüşme yaptıklarını haber verdi.

Tayyip Erdoğan Özbekistan’ı, devlet geleneği büyük bir ülke ve Orta Asya’da istikrarın merkezi olarak överken, Mirziyayev ise Erdoğan’a Türkiye’nin yeni Atatürk’ü sıfatını yakıştırıyordu.

Her iki tarafın gerçekleri dışlamayan bu yakıştırmaları, en azından dini ve dili bir olan bu iki devletin arasında yeni ilişkilerin başlaması için yeterli olur mu acaba?

Türkiye ve Özbekistan arasındaki ikili ilişkilerin, hükümetlerin birbirleri ile olan ilişkileri kadar, onların jeopolitik açıdan bölgesel ve siyasal konumlarına da bağlı olduğu aşikardır.

Öncelikle Özbekistan’daki siyası rejimin, Türkiye’deki rejimden oldukça farklı olduğu bilinmektedir. Türkiye,  Erdoğan liderliğinde, Atatürk ve İsmet İnönü tarafından tek parti rejimi olarak 27 yılda (1923-50) kurulan Batı tipi laik Cumhuriyet düzenini ciddi şekilde revize ederek, ülkede yeni bir rejim ve yönetim şekli üzerinde çalışmaktadır.

Özbekistan ise bağımsızlıktan sonra, ne tesadüf, aynen 27 yıl süren Kerimov’un tek kişilik bir rejimini yaşadı. Şevket Mirziyayev’ liderliğindeki yeni Özbek yönetiminin, Kerimov rejimini revize ederek daha özgürlükçü bir düzene yönelmesi, şimdilik bir temenni olarak görülmekte.

Bunun altını çizmemizin nedeni, iki ülke arasındaki ilişkilerde, öncelikli etkenin bu ülkelerdeki rejimlerin doğası olduğudur. Başka bir deyimle İslam Kerimov’un politikalarını devam ettirmeyi her fırsatta söylemekte olan yeni Özbek lider, ‘Yeni Türkiye’ fikrini sözde ve pratikte uygulamakta olan Recep Tayyip Erdoğan’a hangi oranda ayak uydurabilecektir?

Bilindiği gibi, Türkiye jeopolitik açıdan dünyayı yöneten güçlerin fay hattı olan Orta Doğu’da yer almakta. Dünyada jeopolitik gelişmelerinin bölgedeki sarsıntıları Türkiye’yi yüzde 80 etkilediği halde, bu etkiye Özbekistan en fazla yüzde 40 oranında maruz kalmakta, diyebiliriz. Dolayısıyla Türkiye’nin Özbekistan ile yakın ilişkiler içinde olmasının bu jeopolitik sarsıntılara takılması açık gibi. Tabii bir de; Özbekistan’ın da Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olması, kuzeydeki jeopolitik güçleri, örneğin Rusya ya da İran’ı ne kadar memnun edecektir?

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın oluşturduğu Türkiye Konseyi’ne Özbekistan üye değildir. Bu uluslararası örgüt, örneğin Rusya lideri Putin’in oluşturduğu Avrasya Ekonomik Birliği kadar Orta Asya’da etkili değildir. Bunun gerçekleşmesi ise hiç şüphesiz Özbekistan’ın tutumuna bağlıdır. Ancak şu anda Putin’ın adamı söylentilerine maruz kalan yeni Özbek lider Mirziyayev, Rusya’ya rağmen böyle bir adım atabilecek mi? Bu sual da şimdilik cevabını beklemektedir. Bu konuda şu anda Türk dünyasının aksakalı olarak görünen Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in girişimleri çok önemli olacaktır.

Özbekistan bağımsızlığının ilk yıllarında yeni devlet düzenin geliştirilmesinde, Türkiye modeli çok konuşulmuştu. Bu modelin Özbekistan için halen gündemde olduğu düşüncesindeyim. Yani Özbekistan yeni dönemde sosyal ve siyasal reformları gerçekleştirmek için Türkiye’nin bu alanlardaki deneyimlerinden yararlanabilir. Ancak Özbekistan’ın Türkiye’nin bu tecrübelerinden yararlanması için onları iyi bir elekten geçirmesi gerekir.

Bunun nedeni Türkiye’nin ideolojik, politik, ekonomik, dini, eğitim ve sosyal ölçüleri, Özbekistan’daki bu ölçülere benzemiyor. Benzer olanları da, örneğin her iki ülke halkının çoğunluğu Müslüman’dır; Türkiye’nin dini alandaki uygulamalarını Özbekistan’da direkt olarak uygulamak ciddi sorunları ortaya çıkarabilir. Diğer bir deyişle Türkiye’nin ilerleme modelini, Özbekistan’a kolay bir şekilde kopya etmek söz konusu olamaz.

Bunun yanında Anadolu insanı ve Özbek halkı arasında dil, gelenek, görenek, yaşam standartları ve dünya görüşü konularında da kendilerine özgü farklılıklar olduğu bir gerçektir. Bu denilenlere rağmen Özbekistan özellikle ekonomi, sanayi, tarım, inşaat alanlarında Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanabilir ve bu alanlarda ülkelerimiz iyi bir işbirliğini başlatabilirler.

Özetlersek, Türkiye ve Özbekistan’da yaşayan halklarımız din, dil, tarih ve kültür açısından birbirine çok yakındır. Ama bu yakınlığı pratik işbirliğine dönüştürmede bir kısım uzaklıkların de olduğu bir gerçektir.

 

Namoz Normumin Mohammad

Türkistander Genel Başkan Yardımcısı –

İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktora Öğrencisi

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.