LGBTIQ+ Hareketi Nedir?

Yazar: Feyzullah AKDAĞ (Psikolojik Danışman)

Konunun çok önemli olmakla birlikte çok yönlü olması nedeniyle bu yazıda neyden bahsettiğimizi işlemeye çalıştık. İnşallah diğer yazılarda ise farklı yönlere temas edeceğiz.

İsmini lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, interseksüel, queer kavramlarının baş harflerinden alan hareket “+” sembolüyle de cinsel anlamda kendisini henüz tanımlanmamış kim varsa kabul ettiğini belirtiyor. Kısaca homoseksüel hareket olarak adlandıracağım bu akım, biyolojik cinsiyetle toplumsal cinsiyeti bağımsız olarak ele alıyor. Onlara göre erkek olarak doğmuş olmak, bir erkeğe aşık olmayı, onunla evlenmeyi hatta çeşitli şekillerde çocuk sahibi olmayı engelleyemez. Çünkü erkek kavramı ve erkek rolleri toplumun dayattığı bir kavramdır. Bunu kabul etmek zorunda değiliz. Homoseksüellik, başlangıcı kesin olarak bilinmese de insanlık tarihinde uzunca zamandan beri var. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Hz. Lut (as) kıssasında bu durum açık şekilde işlenmiştir.

Özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren büyük sermaye sahiplerinin ekonomik yardımlarıyla ciddi bir atağa geçen bu hareket, 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Birliğinin (APA) son derece şaibeli bir oylamayla homoseksüelliği DSM tanı kitabından kaldırmasıyla tamamen özgür kaldı. Resmi olarak da hastalık olmaktan çıkan homoseksüellik için artık herhangi bir engel kalmamıştır. Ne de olsa tüm dünyada geçerli Batı menşeli insan hakları onlara ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü hakları veriyordu. Bununla birlikte büyük sermaye sahipleri tarafından da fonlanmaktaydılar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dış kaynaklı para yardımı konusunda çarpıcı açıklamaları var. Geriye dünyanın her tarafında örgütlenmek ve devletlere baskı yapmak kalıyordu.

Eskilerin kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviye diye tarif ettikleri günümüz Türkçesine de kabaca akıl , öfke/şiddet ve şehvet/arzu kuvvetleri olarak çevirebileceğimiz üç temel kuvveti vardır insanın. Bu kuvvetler insanın yaratılışında vardır yani sonradan kazanılmış özellikler değildir. Bu kuvvetlerin etkisiyle güdüleniriz ve isteklerimizi elde etmeye çalışırız. Bu kuvvetlerin ıslahı ise insanın dini, ahlaki, ideolojik bakışına göre şekillenir. Müslüman ise bu üç temel kuvveti İslam’a göre şekillendiren kişidir.

Son yıllarda modern bilimin sosyal deneyler vasıtasıyla bu kuvvetler ile ilgili gözlemlediği önemli bir olgu var. İnsanlara bu üç kuvvetin herhangi bir dalında sınırsız özgürlük ve boşalma/ifade imkanı verildiğinde mevzu bahis istek azalacağına daha fazla artıyor. Günümüzde tüm insanlığın en büyük sağlık problemlerinden olan obezite rahatsızlığını buna örnek verebiliriz. Temelde insanın ,yedikçe daha fazla yemek istemesinden doğan sağlıksız beslenme kaynaklı bir rahatsızlık bu obezite. Yani söndürüldükçe daha fazla harlanan bir ateş. Bu bir paradoks gibi görünse de doğruluğu inkar edilemez. Bu paradoksun aynısı LGBTIQ+ konusunda da geçerli. Tarihte geylik ve lezbiyenlik olarak ortaya çıkan bu yönelim, Batı değerlerinden tanımını alan “insan hakları” kavramı ile son sürat yeni tür sevicilikler ortaya attı. Artık pedofilinin (çocuk seviciliği) bile birer insan hakkı olduğu yüksek sesle söylenir oldu. İfade özgürlüğünün bu denli sınırsız olduğu günümüzde vakalar, bu noktada da duracak gibi gözükmüyor. Hatta Hollanda’da pedofiliyi savunan bir parti dahi kurulmuştu. Yeterli teveccühü göremeyen parti 2010 yılında kendini feshetse de bu, tehlikenin bittiği anlamına gelmiyordu. Nitekim partini kapatılmasından birkaç yıl sonra milyonlarca kişinin takip ettiği bir programda pedofilinin bir içgüdü olduğu ve bundan dolayı meşru sayılması gerektiğini anlatan bir konuşmacı çıktı.

Yani şimdilik siyasi parti girişimi akamete uğramış olabilirdi ama başka kanallarla tam gaz propagandaya devam! Ne de olsa Batı’nın dayattığı insan haklarından olan ifade özgürlüğü onlardan yana!

Homoseksüel hareketin temel mantığı nedir? Diye soracak olursanız “Her ne hissediyorsam meşrudur. Meşruyu ifade etmek ve talep etmek de hakkımdır” cevabını veririm. Onlara göre insanın arzuladığı her ne varsa istisnasız meşrudur. “Cinsel anlamda eğer hemcinsimi arzuladığımı hissedersem bu normaldir ve meşrudur. Yasalara düşen benim bu arzumu yerine getirmek için alt yapı hazırlamak ve beni güvence altına almaktır. Bu benim özgürlüğüm ve hakkımdır.” der. Bu fikrin selim akla ve İslam’a ne derece zıt olduğunu vurgulamaya gerek var yoktur herhalde. Gözümüzü açıp oynanan tiyatroyu görmemiz lazım. Müslümanlar olarak insanlığa karşı boynumuzun borcudur bu. Peki bu harekete ve tehdide karşı nasıl hareket etmeliyiz ?

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.