Türk Spor Medyasının Baronları 2

Yazan: Celal Eren Çelik

Dün yazmaya başladığımız ve sizlerin de çok büyük ilgi gösterdiğiniz yazı dizimize bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz…

Her zaman dediğimiz gibi “Futbol asla sadece futbol değildir” ve dün yazmaya başladığımız Türk spor medyasının “BARONLARINI” yazmaya başladığınız zaman tüm yan gelir kalemleri ile milyarlarca dolarlık bir “Endüstri” haline gelen futbolda işin ucu ekonomiye de dokunur,siyasete de,girift ilişkilere de…

Yazı serimizin bugünkü bölümü işte tam “Futbol asla sadece futbol değildir” sözünün adeta tescili olacaktır ve aynı zamanda bu memlekette “Damat” olmanın ne kadar önemli,ne kadar mühim bir konu olduğunu bize gösterecektir…

Bu kadar “Peşrev” yeter diyelim ve başlayalım yazı dizimizin 2. bölümünü yazmaya o zaman,sizler de çayınızı kahvenizi alın ve derin bir nefes alarak başlayın okumaya…

***

Kurtuluş Savaşı yıllarına gidiyoruz şimdi sizlerle…

Kurtuluş Savaşı’nın ismi kamuoyu tarafından çok bilinmese de en önemli isimlerinden birisi Denizli’nin önde gelen isimlerinden birisi olan Avukat Hulusi Mehmet Bey’dir. Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlılık dönemi ile o dönem bölgede bir efsane haline gelen Mehmet Hulusi Bey,Kurtuluş Savaşı sonrasında TBMM tarafından özel olarak İstiklal Madalyası’na layık görülecektir.

Mehmet Hulusi Oral o dönem ülkeyi yöneten CHP için de önemli b ir isimdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Denizli’nin ilk milletvekillerinden birisi olarak uzun süre TBMM’de milletvekilliği yapacaktır.

Avukat Mehmet Hulusi Oral’ın bir oğlu vardır: Arif Hüdai Oral…

Arif Hüdai Oral hayatında her anlamda babasını kendisine rol model olarak almıştır. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyarak avukat olur ve tabii ki daha çok genç yaşta adeta “İçine doğduğu” siyasete adım atar.

Arif Hüdai Oral da tıpkı babası gibi ailenin 2. kuşak temsilcisi olarak CHP Denizli Milletvekili olarak Meclis’e girer. Ama Arif Hüdai Oral Türk siyaseti için öyle sıradan bir milletvekili değildir.

Cumhuriyet’in kurumsal bir enerji politikasına ihtiyacı vardır ama genç cumhuriyet pek çok sıkıntı ile boğuşmaktan enerji konusunda bu kurumsallaşmayı sağlayamamıştır.Koskoca memleketin ne Enerji Bakanlığı vardır, ne de yer altı ve yer üstü kaynakları ile özel olarak ilgilenecek bir bakanlığı…

İşte Arif Hüdai Oral”Devletin verdiği” -Dikkatinizi çekerim hükümetin demiyorum “DEVLETİN” diyorum arada büyük fark var- stratejik bir karar ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı kuran isim olacak ve 1963 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olacaktır.

Dedik ya karar “DEVLET KARARIYDI” diye… Boşa demiyoruz zira Arif Hüdai Oral Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gelmiş geçmiş en “Millici” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olacak, tüm enerji ve yer altı/yer üstü zenginliklerinin devlet açısından “Stratejik” önemde olduğunu belirterek bu alanların kesinlikle ve tamamen devlet kontrolünde olmasını savunmuş hele hele bu alanlara yabancıların girmesini şiddetle reddetmiştir….

Bu arada Oral Ailesi devlet içerisinde çok önemli,güçlü ve derin ilişkiler de kurmuştur doğal olarak.

Şimdi siz diyorsunuz ki “Arkadaş sen bize spor medyasının baronlarını yazacaktın gittin Kurtuluş Savaşı’na,1960’lara kel alaka şeyler anlatıyorsun” Ama demeyin efendim demeyin…

Biz yazmaya devam edelim.

1980’lerin hemen başında Ankara’da Hacettepe Üniversitesi’nde bir akademisyen adeta parlamaktadır…Gazetecilik mezunu olsa da kısa süreli 1-2 gazetecilik deneyimi dışında sektörde pek de geçmişi olmayan bu akademisyenin enteresan ve bir o kadar geniş bir çevresi vardır… O akademisyenin adı Ertuğrul Özkök’tür.

O yıllarda Hürriyet Gazetesi Türkiye’nin en etkili gazetesi konumundayken, gazetenin sahibi ise aile olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’daki Kuvayi Milliye’nin yanında yer almış Türkiye’nin köklü basın ailesi Simavi Ailesi‘dir.

Ve işte tarih yaprakları 1986’yı gösterdiğinde o sektörde hemen hiç tecrübesi olmayan Ertuğrul Özkök, Simavi Ailesi’nin Hürriyet Gazetesi’ne “Paraşütle” inerek gelir ve önce gazetenin Ankara,sonra da Moskova Temsilciliğini yaptıktan sonra “Jet hızı” ile yükselişine devam ederek 1989 yılında Hürriyet Gazetesi’nde 20 yıl kesintisiz devam edecek Genel Yayın Yönetmenliği görevine getirilir.

İşte o Ertuğrul Özkök, Türkiye’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı kuran ve ilk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Arif Hüdai Oral’ın kızı Tansu Hanım ile evlidir,yani “Damattır”…

***

Şimdi sizlerle 1 Eylül 1995 tarihine gidiyoruz…

Romantik bir ortamda, iki genç daha önce pek çok kez telefonla görüşseler, ortak arkadaşları ile haberleşseler de ilk kez baş başa yemeğe çıkmanın heyecanını yaşıyorlar…

İki genç masaya oturduklarında ikisinin de adeta elleri titriyor heyecandan ve ilk görüşte birbirlerine aşık oluyorlar…

Aslında o masaya oturan gençlerden birisinin hiç heyecanlanmaması lazım normalde,zira o sıralarda kendisi Türkiye’nin tozunu sahnelerde atıyor,on binlerce genç kız kendisine hayran,imza almak için kuruğa giriyor ,kulis odasına geliyorlar…

Ama dedik ya bu iki genç ilk görüşte birbirlerine aşık oluyorlar… O gün yedikleri yemeğin ardından tam 2 sene birliktelikleri devam ediyor ve 1997 yılında da evlenerek taçlandırıyorlar mutluluklarını ve kısa süre sonra iki de çocukları oluyor.

İşte o masadaki iki gençten birisi Türkiye’nin kendisini 1990’ların “POP MÜZİK” furyasının en önde gelen gruplarından İzel-Çelik-Ercan dan tanıdığı Ercan Saatçi, diğeri ise Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün kızı Gülümsün Özkök…

Evet Ercan Saatçi’de artık “DAMATTIR” ve dedik ya “Damatlık” bu memlekette önemlidir. Ercan Saatçi, Ertuğrul Özkök yıllarca Aydın Doğan’ın sağ koluyken Doğan Holding2in müzik şirketi DMC’nin başındaki isim olacaktır.

Ama futbola da pek bir meraklıdır koyu Fenerbahçeli Ercan Saatçi…

E, Türkiye’de futbol 2000’li yıllardan sonra endüstrileşerek bir sektör haline gelir de Aydın Doğan buna kayıtsız kalır mı…

Kısa süre sonra bir de bakarız ki şarkıcı Ercan Saatçi Hürriyet’te spor yazarı olarak karşımıza çıkar,Ertuğrul Özkök futbol yazıları kaleme almaya başlar…

Ama özellikle 2008 itibariyle Ertuğrul Özkök damadını Hürriyet Spor Servisi’nin başı için “hazırlamaya” başlar…

Bu arada bir gelişme yaşanır ve 2012 yılında Ercan Saatçi ile Ertuğrul Özkök’ün kızı Gülümsün Hanım boşanır.Ama Özkök Ailesi torunlarının babası Ercan Saatçi’yi evlatları gibi sevmeye devam eder.

Öyle ki boşanmadan kısa süre sonra Ercan Saatçi eski kayınpederi Ertuğrul Özkök tarafından HÜRRİYET SPOR KOORDİNATÖRÜ olarak Hürriyet’in spor servisinin başına getirilir.

Saatçi “SİSTEMİ” bilmektedir…

İlk röportajını kime verir dersiniz?

Dünkü yazımızda ilişkiler ağını detayları ile yazdığımız Hıncal Uluç’un akrabası Sanem Altan’a ve der ki “En büyük hayalim İbrahim Seten ile çalışmak”

İbrahim Seten ise 25 Eylül 2012’de yapılan bu röportajdan sadece 3 ay önce 20 Haziran 2012’de “El ele geldikleri” adliyede tek celsede Sanem Altan ile 11 yıllık evliliğini bitirmiş ama hem Sanem Altan ile dost kalmış, hem de Hıncal Uluç’un en yakınında olmaya devam eden Vatan Gazetesi Haber Müdürü’dür.

Sonra tabii bu çıraklık dönemi geçecektir Ercan Saatçi’nin hatta öyle “Ustalaşacaktır” ki bu operasyon işlerinde Aziz Yıldırım’ın yanına gidip çok ünlü bir gazetecinin ismini –İsmi bizde saklı olan bu çok önemli gazeteci olaydan kesinlikle haberi olmadığını söylüyor bize- kendisinden habersiz vererek “Başkan bak bu gazetecinin elinde senin askerliğin ile ilgili sıkıntılı belgeler var,ben araya gireyim yayınlamasın” diyecek hatta istifa etmesini telkin edecek, Aziz Yıldırım’ın yanından çıkınca yakın olduğu Yıldırım muhalifi bazı önemli isimlere telefon açıp “Başkan istifa ediyor,seçim var listenizi hazırlayın” diyecek, gazetede Yıldırım muhaliflerini parlatacaktır.

Yıldırım’ın o meşhur istifasının arka planında da vardır Ercan Saatçi…

Ama aynı Ercan Saatçi kulübüm 100. kuruluş yıl dönümünde 1907 adet sayılı üretilen saatlerin satış işini başkan Yıldırım’dan kapacak, İsviçre’den getirdiği 200-300 Euro’luk “Çakma” saatleri minimum 1000-1500 Euro kar bırakacak şekilde Fenerbahçeli iş adamlarına satacaktır.

Hatta kendisine “Başkan bak sana X numaralı saati ayırdım -Saatin numarasını kaynağımız ortaya çıkmasın diye yazamıyoruz,dediğimiz gibi sadece 1907 adet üretilmişti ve herkesteki saatin numarası belli- yazıyorum bir saat” diye aradığı önemli bir iş adamı ile konuşmasını bu iş adamının yanında hoparlörden dinleyen bir başka Fenerbahçeli önemli iş adamı hayretler içinde kalacaktır. Zira Ercan Saatçi o aynı numaralı saati kendisine de satmıştır!

1907 saatten saat başı minimum 1000 Euro’dan yaklaşık 2 milyon Euro,tabii “Çifte satışlar hariç”!

Güzel tezgahlardır,ballı kaymaklı işlerdir bunlar…

Ha kendisi illa ki “Yok böyle birşey,yalan iftira” diyorsa Halep oradaysa arşın burada…

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün o saatlerin satış hakkını kime verdiği,satışların hangi şirket üzerinden yapıldığı, saatlerin yurtdışından hangi şirketin ithal ettiğini isteriz kulüpten, istenirse devletin resmi kayıtlarına da girer böylece,ha tabii saatleri alanlar da konuşunca siz izleyin cümbüşü…

Dedik ya artık usta olmuş, “HAYALLERİNDE” olan İbrahim Seten ile son derece yakın ilişkiler kurmuş olan Ercan Saatçi, Tür futboluna ince ayarlar çeken,teknik direktör getirip,götüren, TFF Başkanı seçimlerine müdahil olan, menajerleri pek bir yakından tanıyan ve bunlarla muhabbeti bol olan o “PROTOKOL MASASI EKİBİNE” kısa sürede dahil olacaktır.

***

Şimdi bakınız efendim son dönemlere, özellikle de Nihat Özdemir TFF Başkanı olduktan sonraki döneme…

Özdemir ne zaman sıkışsa, LİMAK ne zaman yeni bir yatırım yapacak olsa hoop Fatih Çekirge ortaya çıkar ve pek sevgili dostu Nihat Özdemir ile müthiş yazılar döşenir…

Ali Koç açıklama yapar, Nihat Özdemir “Ali Koç tribünlere gaz verip provokasyon yapıyor” diye Fatih Çekirge’nin köşesinden yanıt verir…

Ali Koç- Nihat Özdemir geriliminden sonra Aziz Yıldırım-Nihat Özdemir cephesinden açıklama gelir mi diye konuşulur… Kimin ne yapacağını Fatih Çekirge yazar…

LİMAK’ın ne kadar büyük ve önemli bir şirket olup,ülkeye ne kadar önemli yatırımların yazılması gerekir Fatih Çekirge hazır ve de nazırdır…

Ve tabii TFF seçimleri olur Fatih Çekirge “Uzmanımız” olarak yine yazılar döşenir köşesinden…

İyi de Fatih Çekirge spor yazarı olmamasına rağmen bu işlere niye karışır? Karışır mı yoksa Hürriyet Gazetesi üzerindeki “Gölgesi” hiç bir zaman kalkmamış olan Ertuğrul Özkök tarafından mı karıştırılır?

Şimdi “Arkadaş ne alakası var Ertuğrul Özkök ile Fatih Çekirge’nin,iktidar-LİMAK-Nihat Özdemir ilişkilerinin” diyorsanız aman durun efendim sakın demeyin..

Zira Fatih Çekirge ,Ercan Saatçi ile boşandıktan sonra uzun süre kimse ile birlikte olmayan Ertuğrul Özkök’ün kızı Gülümsün Özkök ile 2012 yılında nişanlanmıştır…

Ertuğrul Özkök ile Fatih Çekirge’nin arasından da daha önce pek çok kez atıştıkları bilinse de bu tarihten sonra su sızmayacaktır…

Tabii maksat “Baba kontenjanından” TV2’ye Genel Müdür yapılan Gülümsün Hanım üzülmesin,mutlu olsun…Yani aklınıza başka bir şey gelmesin…

MUÇEV Yönetim Kurulu üyesi olarak limanlar üzerinde Türkiye’deki en önemli rant alanlarından birisinin üzerinde bulunan Fatih Çekirge’nin hakkında Türk medyasında bizim Twitter mecrasında 3 bölüm halinde yayınladığımız SAHİLLERİ AŞAN DENİZ SAVAŞI:MUÇEV başlıklı flood serimiz dışında neden tek kelime edilmez dersiniz?

Zira LİMAK da ondan sorulur,Fenerbahçe içindeki derin güç mücadeleleri de,iktidar-medya-sermaye arasındaki bağlantılar da…

***

Evet efendim yazı dizimizin ikinci bölümünün sonuna geliyoruz burada…

Yazı dizimizin 3. bölümünü Perşembe günü yayınlayacağımızın duyurusunu da şimdiden burada yaparak noktalayalım yazımızı ve ekleyelim “Emin olun çok ama çok şaşıracaksınız” daha…

Zira 3. bölümde Ercan Saatçi’nin İsviçre’den getirttiği 300 Euro’luk çakma saatlerin değil tam 110 bin Euro’luk saatlerin “JEST” olarak havalarda uçuştuğu bir yazı okuyacaksınız.,ne baronlar ne milyon dolarlık pazarlıklar okuyacaksınız…

Yazımızın sonuna gelirken notumuzu da düşelim;

“Twitter,sosyal medya çöp” deyip “Sevgili kardeşlerim bu part bitti” kelimesini “GETİR BABACIM” eşliğinde aklımıza kazıyan “VOLEYE”, dömi “VOLEYE”kalkma uzmanı, Türk spor medyasının operasyon ordusunun kimi zaman”SERDAR”ı EKREM-İ,kimi zaman “ÇELİK” yürekli “ER”i, her duruma her operasyona “AYANI” ayık olanı,”ARSLAN” yürekli Hürriyet sevdalıları, her daim “FİTBOL” sevdası içinden Benjamin Franklin sevgisi nedeni ile eksik olmayan “CANDAN ” gülüşleri ile “IŞIK” saçan en “KAFA” yorumcuları (!) “ŞEYTANI” meleği, telefonundaki “BİP” sesine sevdalanan ağır abileri (!)…

Okumaya devam etsinler bizi…Zira bu yazı dizisinde “KENDİLERİNDEN” çok ama çok şey bulacaklar…

Ver sizler de her bir bölümü okudukça yüksek sesle tekrarlayacaksınız kendi kendinize: “FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLMİŞ GERÇEKTEN” diye…

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.