Kemal Kılıçdaroğlu Muhalif İslamcılarla Buluştu

Güven AKINCI

Ahmet Hoca Enstitüsü’nün(AHE) düzenlediği zoom toplantısında 60 kadar dostumuzla beraber CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledik. Toplantı, konuğumuzun kısa bir giriş konuşmasının ardından soru-cevap olarak interaktif nitelikte idi.

Taşrada çiğ köfte partileri eşliğinde yapılan siyasi çalışmalar ya da kentlerin meydanlarında İbrahim Tatlıses türküleri dinleyip ekmek arası döner yiyerek siyasete seçmen katından dahil olunan dönemleri bilenler açısından, dijital biraradalığa alışmak çok kolay değil. Covid 19 pandemisi, siyasi prezantasyona dijital zemin gibi büyük bir kolaylık sağladı, kabul etmeliyiz!

AHT; 70-80 li yıllarda İstanbul’da üniversite öğrencilerine “dininizi önemseyin” diyen merhum Ahmet hoca’ya bir minnet borcu olarak öğrencileri tarafından teşekkül ettirilmiş. Merhum Ahmet hoca’nın rahle-i tedrisinden geçmiş öğrencileri bugün altmışa yaklaşan yaşlarını deruhte ediyorlar. Bir iki kuşak geriden gelen jenerasyona da sinelerinde yer açmış olduklarını söylemeliyim.

CHP liderini dinleyen katılımcı profil, yıllardır Türkiye siyasetine entellektüel katkı veren; okur yazar, iş insanı, yayıncı, edebiyatçı, gazeteci, şair, sendikacı, aktivist, akademisyen, bürokrat, danışman, siyasetçi, eski-yeni milletvekilleri…

Bir kısmı, HAS Parti’nin içinde yer alıp, Numan Kurtulmuş’un gemiyi terketmesiyle siyaset pratiğinden sıtkı sıyrılmışlar.

Dediğim gibi bir kısmı sadece. Başka siyasi ekollerden de gelip “islamcı”, “eski islamcı” kontenjanından “saçağın” altına sığınanlar da çoğunluk. Ben o daireyi biraz daha genişletip-müsadeleriyle- onlara “Fatih’in Muhalif İslamcılar”ı diyorum. Fatih semtinin mukimleri değil büyük çoğunluğu. Şehr-i İstanbul’un uzak semtlerinde yaşıyor olsalar da, haftada bir iki salaş Fatih kahvelerine uğrayan, görünen, eğleşen, konuşan, dertleşen bir akil kitle.

Değme komplo teorilerine taş çıkaracak kurgular, nice akademi kürsülerinde dinlemek imkanı bulunamayacak analizler, füturistleri çatlatacak öngörüler hep işte o saçak altlarından gökyüzüne yükselen sesler olur…

İçlerinde her konuda uzman bulmak mümkündür. Mevzuu kripto para mı? Hemen bir yetkili abi alır mikrofonu eline hap gibi anlatır. Bir yapı restoratörüne mi ihtiyaç duydunuz? Gelin, fevkalade istifa edeceğiniz biri vardır mutlaka. WhatSap mı Telegram mı Signal mi? Türkiye’de konuşulan her şeyi, en incesine kadar bu mahfilde konuşabilirsiniz yani…

Kemal bey CHP Genel Merkezi’ndeki odasından, yukarda tariflemeye çalıştığım kitlenin içinden bir guruba konuştu. Konuğumuz beş dakikalık bir gecikmeyle katıldı aramıza. Gerek kısa sunumu gerekse sorulara verdiği samimi cevaplar ile kendine güveni tamdı. Her ne kadar çoğunluğu AKP muhalifi bir katılımcı guruba konuşuyor olsa da, islamcı  gelenekten gelenler ile bir arada olduğunun farkındaydı. Sitem cümleleri kurmaktan çekinmedi. “Kul hakkı haramsa ki haram o zaman arkadaşlar bu iktidarı derhal seçim yoluyla aşağı indirmek için daha ne bekliyorsunuz?” dedi. Bana göre bu bir kontr ataktı. Partisinin geçmişteki yanlışlarını kabul etti. Bu gün sol sağ ayrımının kalmadığını ısrarla vurguladı. Din ile dindar ile bir problemlerinin olmadığını ekledi.

Aslında Kemal bey, partisinin gerçeklerinden kopuk değil. “Muhafazakârlığı , değişime direnmek gerçek anlamında kullandığımızda en muhafazakâr partinin CHP olduğunu söylemek zorundayız. Ancak son on yıl içinde partimin yaşadığı olumlu dönüşümü görmemiz gerekir” diyerek durduğu demokratik yerin altını da çiziyordu. “Peki CHP’nin ifade ettiğiniz dönüşümü; sizinle mi kaim?” diye sorulduğunda ise, bütün teşkilatlarında, meclis gurubunda ve partinin yönetim kademelerinde halk ile bütünleşmiş bir anlayışın benimsendiğini izhar etti.

Kendini “anti kapitalist müslüman” diye tarifleyen katılımcı bir dostumuz konuğumuza, “yolsuzluk eleştirilerinizde çoğunlukla beşli çeteyi vurguluyorsunuz. Türkiye’nin geçmiş yıllarında sömürü çarkının başında olmuş Boğaz çetesinden hesap sormayacak mısınız?”  şeklinde bir soru yöneltti ki, Kemal bey bu soruya verdiği cevap ile bende “ Sağ politikacıların her şeyi halledeceğiz yeter ki bize oy verin popülist retoriğine sığınmadı” kanaatimi pekiştirdi. Aynen şunları söyledi genel başkan:

“ Arkadaşlar öncelikle belirtmeliyim, biz yönetime geldiğimizde devr-i sabık yaratmayacağız. İnsanlar meşru yoldan kazanıp vergilerini de veriyorlarsa yaşam konforlarını sorgulayamayız. Sermayeye düşmanlık etmemiz beklenmesin! Beşli çete bu dönemde sembol oldu. Büyük devlet ihaleleri bunlara veriliyor. Bu gurupların vergi borçları siliniyor. İtirazlarımız bunlara. Devletin yandaş yüklenicileri olmaz, ihaleler tıpkı kendi belediyelerimizde yaptığımız gibi şeffaf olmalı. Biz bu halkın kıt kaynaklarını hiç kimseye peşkeş çekemeyiz. Ama namuslu sanayicimiz, iş insanlarımız başımızın tacıdır”

CHP genel başkanı partisinin stratejisini 4 başlıkta izah etti. Güçlü demokrasi, güçlü ekonomi, güçlü bir sosyal devlet ve sürdürülebilirlik.

Güçlü bir demokrasi derken; kürt sorunu, yargının siyasallaşması ve özgürlükler alt başlıklarını kemâl-i ciddiyetle genişçe izah etti. Ekonomi bahsinde; ülkenin kaynaklarının tasarrufunda gereklilik ve yerindelik vurgusu yaptı. Yolsuzlukların ülkeyi iflas ettirdiğini çok kez vurguladı. Sosyal devlet anlayışını, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifiyle çerçeveledi. Aile destek sigortası çıkaracaklarını, devletin yoksul vatandaşlarına yardım etmesinin lutuf değil bir zorunluluk olduğunu söyledi. Sürdürülebilirliğin, ancak ehil kadrolar eliyle mümkün olacağını da ekledi.

Kemal Kılıçdaroğlu kuşkusuz Türkiye sağının en çok  istiskal ettiği politikacılardan. Tunceli’li bir alevi olması, bürokrat kökenli olması, siyasetin içinden gelmemesi oluşan yargının, söylenmeyen haksız gerekçeleri. Tayyip Erdoğan’ın istihza sınırlarında, “genel müdür O” diyerek tahfif etmesi politik mücadelenin gereği midir tartışılır ancak Kemal bey; devletteki kariyerine sınav kazanarak başlamış genel müdürlük makamına kadar gelmiş bir eski bürokrattır. Yıllardır iktidar medyasına ortalanan “SSK yı batırdı” topunu, “ben dönemin siyasi iradesinin takdiri ile göreve gelmiştim. Siyasi iradenin aldığı kararlar, yetkimin sınırlarını belirlerdi. Yani sınırlı sorumlu bir bürokrat olarak SKK yı batırdığımı iddia ediyorsunuz. Siz bu gün ülkenin tek yetkilisi olarak ülkeyi batırdınız ülkeyi” rövaşatasıyla şık bir gole çevirememesi biraz da Kemal bey’in  müeddep devlet adamlığında mündemiç sanki.

Yeni ittifaklar, millet ittifakı’nın geleceği, konsolidasyonu, olası seçim işbirlikleri, Cumhurbaşkanı adayları, Chp’de yaşanan iç kavgalar gibi konuları daha sormak isterdik Sayın Genel Başkan’a. Ancak bir buçuk saatlik süre yeterli olmadı, soramadık.

Son olarak; Kemal bey’in nazik bir insan olduğunu duyardık. Bunu toplantı boyunca bize hissettirdi. Siyaset katını, “tanrı katı” mesabesinde içselleştiren arkaik tarzdan ne kadar sıkıldığımızı hatırladık..

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.