Yeni Mağduriyetler Kapıda!

Klasik Kemalist devlet refleksi olan tasfiyecilik yeni dönemin de baskın karakterine dönüşme yolunda! Darbe kalkışmasının üzerinden dokuz buçuk ay geçtikten sonra bile hala kitlesel operasyonların sürmesi anormalliktir!

Referandum sonrasında ortalığın yatışacağı ve devletin mağduriyetleri gidermeye yönelik adımlar atacağını bekleyenler maalesef daha çok bekleyecek gibi gözüküyor. Dün gece yine bir kararname depremi yaşandı ve emniyet mensubu 9.103 memur açığa alındı. Bu açığa alma kararının “emniyetin mahrem imamlarına operasyon” adıyla birkaç gündür sürdürülen ve binden fazla kişinin gözaltına alınmasına paralel olarak gerçekleşmesi iki işlemin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşündürüyor. Ama bunun bilerek oluşturulan bir imaj olma ihtimali de yabana atılmamalı!

Artık biliniyor; FETÖ, bylock, kripto, imam, abi, abla vb. kavramlar bir şekilde telaffuz edildiği andan itibaren akan sular duruyor ve her türlü ‘icraat’ meşru hale gelip, karşı çıkılamazlık, tartışılamazlık zırhına bürünüyor! Bu sefer de aynı şey oldu. Medya organları kendilerine devlet katından verilen bilgileri aynen alıp manşetlerine taşıdılar ve bu kapsamlı operasyona sözcülük vazifesini bihakkın yerine getirdiler.  Ne mutlu onlara!

Gerçekten çok düşündürücü bir vaziyetle karşı karşıyayız! 10 bine yakın memur tek bir kararla açığa alınıyor, akşam uyuduğunda iyi kötü bir işi olduğunu düşünen on bin insan, on bin aile sabaha değil, belirsiz bir geleceğe uyanıyor. Buna karşın bizden istenen şey “ne büyük bir tehlike ile iç içeymişiz” diye düşünüp, rahatlamaktan ibaret oluyor! Devletlû büyüklerimiz “ne kafa konforunuzu bozun, ne de bizi rahatsız edin” diyorlar bize kısaca! Soru sormak yok, eleştirmek, tartışmak zinhar yasak!

Günlerdir izliyoruz, APKM kararı üzerine içeride fırtınalar kopuyor. Avrupa’nın terör seviciliğinden, Türkiye düşmanlığından bolca yakınılıyor. Tamam, Avrupa’nın çifte standartlılığı, özünde asla bastıramadığı, gizleyemediği İslamofobik tutumu hep biliniyor, inkar eden ancak kendini aldatır! Peki, ama bir kere de olsa “acaba Türkiye’ye yöneltilen hukuk devleti vasfıyla çelişen eylemler suçlamasında hiç haklılık payı yok mu” diye düşünmek gerekmiyor mu? Böylesi sorular sormak lüzumsuz işler cümlesinden bir işgüzarlık, kompleksten ibaret bir kaygı mı sayılmalı yoksa?

Basitçe düşünelim, bu binlerce emniyet mensubu neyle suçlanıyor? Darbeci çete ile iltisaklı ya da irtibatlı olmakla! Peki, darbeci çetenin üstelik belinde silah da taşıyan bu iltisaklı veya irtibatlı mensupları fiili darbe kalkışmasının yaşandığı 15 Temmuz’da ne yapmışlar? Kalkışma içinde bir rol üstlenmiş, bir görev ifa etmişler mi? Yok, hayır! Zaten öyle olsaydı bugün tümü hapiste olurdu.

Peki, o zaman kanlı-canlı yaşanan darbe gecesinde fiilen rol üstlenmemiş bu ‘çeteciler’in ne zaman harekete geçmesi bekleniyor? Darbe denilen şey ara ara tecrübe edilebilecek, zaman zaman tekrarlanabilecek bir şey midir ki, tankların, uçakların harekete geçtiği gece hiçbir eylemliliği olmayan insanlar kendileri için daha uygun bir zamanı beklesinler!

Gerçekten yeter artık! Devletin bu kadar hoyratça, bu kadar pervasızca hareket etmesi, hukukun bu derece ayaklar altına alınması, insan haklarının hiçe sayılması olacak şey değil! Bu yapılanların akılla, mantıkla bağını kurmak imkansız! 15 Temmuz’da Gülenci çetenin zalimliğini, vahşiliğini öne çıkartarak her türlü yanlış icraatın üstünü örtme taktiğinden de gına geldi açıkçası!

Akıl alır gibi değil, aradan dokuz aydan fazla bir zaman geçmiş ve halen kitlesel operasyonlar hız kesmeden sürüp gidiyor. Devletin bazı kurumlarında skor telaşının belirleyici saik haline geldiği anlaşılıyor. Sanki ne kadar fazla operasyon, ne kadar çok sayıda gözaltı, tutuklama, ihraç kararı verilirse en yukarının gözüne o kadar girileceği gibi bir düşünce yetkili zevatın zihnine yerleşmiş gibi! Bu tutum nedeniyle ülkenin adeta diken üstünde olması, huzursuzluğun yayılması pek dert edilmiyor!

Bu yapılanlar akla aykırı, hukukla çelişiyor! Bizden vicdanımızı karartıp, “devlet ne diyorsa doğrudur” diye düşünmemiz isteniyor anlıyoruz ama bunu yapmamalıyız, yapamayız! Biz, bize düşmanımıza dahi adaletle davranmayı emreden Rabbimize hesap vereceğine inanan Müslümanlarız. Haksızlıklar, hukuksuzluklar karşısında dilsiz şeytanlar olamayız!

Kaynak: Yeni Mağduriyetler Kapıda!

RIDVAN KAYA

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.