Koray Avcı: Sokakta kazandığım para daha bereketliydi

Sokak müzisyenliğinden geçiş yaptığı sahnelerde, yılda 150’den fazla konser vererek bir çok star ismi geride bırakan Koray Avcı, “Para kazanıp müzisyen olabilmek için inşaatta çalıştım, simit sattım, elektrik tesisatçılığı ve tornacılık yaptım” derken hayatının mücadeleyle geçtiğini söylüyor.

MÜZİĞE küçük yaşlardan beri ilgi duyan Koray Avcı, genç yaşlarda Erzincan’ın dayanışma gecelerinde türkü söyleyerek sahneye ilk adımını attı. Bu deneyimin ardından 25’ten fazla şehrin sokaklarında gitarıyla şarkılar söyleyen Avcı, arabeskten türküye, poptan halk müziğine, oyun havalarından Türk sanat müziğine kadar çeşitli türde eserleri yorumlayarak özgün tarzını yarattı. Kısa sürede önce sokaktaki insanın, ardından sosyal medyanın ve son olarak da müzik camiasının dikkatini çeken ‘Sesi Gülen Adam’ lakaplı sanatçı, şu sıralar satış listelerinin üst sıralarında yer alıyor.

Geçtiğimiz yıl piyasaya çıkardığınız ‘Aşk İle’ adlı albümünüzün üzerinden bir yıl geçmeden ‘Sonra Dersin ki’ adlı albümünüzü dinleyicilerin beğenisine sundunuz. Albüm hakkında neler söylersiniz?

Biraz klişe olacak ama içime sinen bir albüm oldu. Yorumladığım 16 şarkıyı daha önce hem konserlerimde hem de internet ortamında yorumlamıştım ancak bu albüm şarkıların CD’ye girip uzun yol albümü olması bakımından önem taşıyordu. İnsanlar araçlarına binip CD’yi dinlemeye başladıklarında yolun nasıl bittiğini anlamayacaklar.

Son albümünüzde yer alan 12 şarkının internet ortamındaki tıklanma sayısı 69 milyonu geçiyor. Bu albüm beklentileri karşılayabilecek mi sizce?

‘Aşk İle’ gibi bu albümü de “Listelerde bir numara olmamız lazım, çok satmamız lazım” düşüncesinden yola çıkarak yapmadık. Müziği gönülden yapıyorum, tek derdim insanların gönüllerine girebilmek. Son aldığımız rakamlara göre albüm en çok satanlar listesinde zirvede.

Sokak sanatçılığından gelip üne kavuşmak hayatınızda neleri değiştirdi?

Hayat standartlarımda değişen bir şey olmadı. Yine ekmeğimi yumurtaya banıyorum, menemenimi afiyetle yiyorum. Şöhret benim için hiçbir şey ve beni alakadar etmiyor. Halen otobüse, metrobüse, minibüse biniyorum. Sanatçı olarak memleketin insanına nasıl davranırsan o da sana öyle davranır.

‘ŞÖHRETİ KAYBETME KORKUM YOK’ 

Şöhreti kaybetme korkunuz da yok öyleyse?

Yok tabii. Bir şey yapamasam bile sokakta gitar kılıfımı açıp çalmaya devam eder, ekmeğimi yine çıkartırım. Benimkisi şöhret değil dostlarla muhabbet be hocam.

Sokaktaki insanların neden sizi bu denli sahiplendiği konusunda bir fikriniz var mı?

Onlarla gönül dilinde konuşuyorum. Çok fazla iddiam yok. Yeni neslin beni dinlemesi hoşuma gidiyor. Ben hâlâ ne olduğumu bilmiyorum. Sadece şarkı söylemek beni mutlu ediyor. Tatil falan yaptığımda boğuluyor gibi oluyorum. n

Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?

Yaptığım müziğin bir tanımı yok. Sezen Aksu da, MFÖ de, Mahzuni Şerif de, Ahmet Kaya da, Neşet Ertaş da okuyorum. Müziği sınıflandırmanın yanlış olduğunu düşünenlerdenim. Müzikal anlamda tarzım da sınıfım da yok.

‘ÖLÜM DÖŞEĞİNDE DE SAHNEYE ÇIKARIM’

Son bir yılda 150’den fazla konser vererek ciddi bir rakama ulaştınız. Bu temponun altından nasıl kalkıyorsunuz?

Sahneye çoğu kez hasta çıktığımı bilirim. 39.5 derece ateşle titrerken, böbrek taşı düşürürken, ayağım sakatken bile sahneye çıkıyorum. Ölüm döşeğinde olsam bile sahneye çıkarım. Çünkü sahnede hayat buluyorum.

İyi kazanıyor musunuz peki?

Parayı, pulu boşverin, insan kazanıyorum. Daha ne olsun? Verdiğim konserde salonlar tıklım tıklım dolarken ben niye parayı düşüneyim ki? Para benim için çok mühim değil.

“SOKAKTA kazandığım para daha bereketliydi”

Uzun yıllar sokakta çalıp söylediniz. O günlerden bugünlere geliş hikâyenizi dinleyebilir miyiz?

Çocukluğumdan beri resim ve müziğe karşı ilgim vardı. Şarkıcılıktan ziyade ressam olmak istemiştim ama babam izin vermemişti. 20’li yaşlarımda Erzincan’ın dayanışma gecelerinde türküler söyleyerek müzik yolculuğuma başladım. Ailem ‘ilim irfan sahibi’ olmamı istediklerinden istemeyerek de olsa Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü’nü kazanıp, müziği askıya alıp Muğla’ya gitim. Orada sevdiğim ortamı bulamasam da, sokakta gitar çalan bir arkadaşımın yanına oturup şarkı söylememle hayatım değişti. O günden sonra sokaklarda şarkı söylemeye başladım. 2012 yılında okul bittikten sonra Ankara’ya döndüm ama sahneye çıkamıyordum. Bu kez bir başka gitarcı arkadaşımla toplu taşıma araçlarında çalmaya başladım. Nihayetinde verdiğimiz bir konserde tanıştığımız Dokuz Sekiz Müzik’in sahibi Ahmet Çelenk sayesinde profesyonelliğe adım atmış oldum.

Sokakta kazandığınız para mı yoksa sahnede kazandığınız para mı daha tatlı?

İnanır mısın, sokakta kazandığım para sahnede kazandığım paradan daha bereketliydi. Sokakta insanlar birer lira veriyordu. Şimdi büyük sahneler, prodüksiyonlar ve 20 kişilik ekip var ama o daha bereketliydi. Sokakta halkla birbirimizin parmak uçlarına dokunuyorduk. Beraber ağlıyor, gözyaşlarımızı siliyorduk. Sokakta çaldığım süre boyunca tek derdim insanlara sevgi aşılamak oldu.

Başka işler de yaptınız mı?

Yapmaz mıyım? İnşaatlarda çalıştım, elektrik tesisatçılığı ve tornacılık yaptım. Yeri geldiğinde simit bile sattım. Bunları söylerken zerre gocunma duymuyorum

‘Pantolonla sahneye çıkınca kendimi çıplak hissediyorum’

Gerek sahnede gerekse günlük hayatta sık sık şalvarla karşımıza çıkıyorsunuz. Neden?

Kot pantolon giyemem, kemer falan takamam ben arkadaş. Sahnede Adana şalvarı giyiyorum. Püfür püfür esiyor, ne güzel işte. Şalvarı Anadolu sahipleniyor, daha ne olsun? Dünyaya baktığımızda ABD’de sanatçılar şalvar giyiyor, ben niye giymeyeyim? Biz şalvar giyince olay oluyor ama yabancılar giyince olay olmuyor. Pantolonla sahneye çıkınca kendimi çıplak hissediyorum. Kimse benim giyim tarzımı sorgulayamaz.

‘KERAMET KILDA OLSAYDI…’ 

Dış görünüşünüze bakıp sizi yargılayan çok sayıda insan olduğunu görüyoruz. İmajınıza ilişkin neler söylersiniz? Değiştirmeyi düşünmez misiniz?

Sakalıma ve saçıma gösterdiğim özeni müzik kariyerime gösterseydim var ya… Gerçi malzeme belli pek bir şey olacağı yok ama saçıma ve sakalıma her sabah yarım saat bakım yapar, kremler sürerim. İnsanlar ne görüyor bilmiyorum ama ben bakımlı erkeğim. İleride tepemde uçak pisti oluşmasını istemiyorum. İmaj değişikliği yapmam söz konusu değil. Bir de bana ‘Sen hipster mısın’ diye soruyorlar ama alakam yok.

‘Keramet kılda mı acaba’ diyenler de var.

Keramet kılda olsaydı keçi evliya olurdu zaten.

‘RUHUMDA SERKEŞLİK VAR’ 

Duygusal yanınız dışında asabi bir tarafınızın olduğunu söyleyenler de var…

Duygusal, sessiz, naif ve aşırı romantik bir adamım. Ruhumda biraz serkeşlik var tabii. İnanır mısınız geceleri durduk yerde evimden çıkıp sahile gidip saatlerce nedenini bilmediğim bir şekilde ağlıyorum. Asabi değilim tabii ki. Benim sinirim en fazla beş dakika sürer.

Koray Avcı hakkında bilmedikleriniz

Bitkin olduğunda buzlu suya girip rahatlıyor.

Şu sıralar çok sayıda film ve reklam teklifi alıyor.

Sesini sadece uyuyarak ve su içerek muhafaza ediyor.

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.