Diyanet’ten cemaatlerle ‘zemin yoklama’

Gülen yapılanmasının darbe girişiminin ardından hem cemaatlerde hem de kamuda oluşan kaygıları göz önüne alan Diyanet, Cemaatlerle görüşmeye başladı. Görüşülen ilk cemaatler arasında Menzil ve Süleymancılar var. Al Jazeera’ye bilgi veren kaynaklar görüşmelerin Diyanet’in kurumsal kimliğiyle değil, tanıdıkları olan çevreler üzerinden yapıldığını söyledi. Kurulan temasın adı ise “zemin yoklama”.

Muhtaç olduğumuz fikrî devrim

Arap toplumlarındaki bütün siyasi partiler ve fikrî akımlar içindeki âkillerin, İslamcılarla modernistler arasındaki bu ikili kutuplaşmayı kırmasına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Zira bu kutuplaşma, mevcut sefaletimizin ve geri kalmışlığımızın en önemli sebebi.

Sekiz ay sonra Şırnak

Sokağa çıkma yasağının en uzun sürdüğü Şırnak’ta halk sekiz ay sonra kente dönmeye başladı. Ancak, hasar büyük ve kış etkisini daha fazla hissettirmeden Şırnaklılar başlarını sokacakları ev istiyorlar. Al Jazeera aylar sonra dönen Şırnaklılarla konuştu.

Kayıp bayrak, yabancı ‘ümmetçilik’

Yeni Şafak yazarı Taha Kılınçi bugünkü köşesinde Arap coğrafyasındaki ümmetçilik algısının yıllar boyunca ‘Araplıkla’ süre geldiğini ve bunun ümmetçilik fikrini zedelediğini yazdı. Önemli isimlerden bir çok örnek veren Kılınç, Türk bayrağına ise uzun yıllar boyunca boykot uygulandığını fakat 15 Temmuz’da bir değişim yaşandığını yazdı.

Etyen Mahçupyan: Türkiye gerçeklerden kopuyor

Karar Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, bugünkü “Türkiye makulden kopuyor” başlıklı yazısında, HDP’li vekillerin tutuklanması, Irak ve Suriye operasyonları ve ekonomik adımlar konusunda hem uyardı hem de eleştirdi. Ne var ki basit gerçekler Türkiye’nin Batı ile olan bağlarının onlar için değil, bizim için hayati olduğunu söylüyor, ifadesini kullanan Mahçupyan, “Kimsesin kuşkusu olmasın, Türkiye yeniden idamı tartışır ve bunun Öcalan’ı kapsayabileceğini söylerken ve örneğin HDP’lileri tutuklarken Batı zaten adım adım buralardan uzaklaşıyor. Çünkü yaşanan siyasi hezeyan bir med cezir gibi geri çekildiğinde, maalesef geride birçok açıdan ‘geri’ bir ülke kalacak. İdam’ın ilk sonucu herhalde ekonomide görülecek. Dövize geçiş hızlanacak, faizler yükselecek, kendi sermayemizi de elimizden kaçıracağız… Diğer taraftan idamın geri gelmesi yargıdaki otoriter temayüllerin doğrulanması anlamında psikolojik bir alan açacak. Yargı sertleşecek, radikalleşecek ve sahip olduğu ‘özgül ağırlık’ olumsuz niteliklerle bezenerek artacak. Dolayısıyla hem siyaseten kullanılabilir hem de siyasileşen bir yargıya dönüş kapısı aralanacak.” dedi.

Obama Dönemi: Türkiye için bir hayâl kırıklığı

ABD, bu hafta yeni başkanını seçecek. Seçim, Ankara’da da dikkatle takip ediliyor. Zira Türk-Amerikan ilişkilerinde ‘parlak bir dönem’ olması umuduyla başlayan Obama dönemi, Ankara için tam bir hayâl kırıklığı oldu. Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra ilk denizaşırı ziyaretini Türkiye’ye yapan Obama, “İletişim kanalları iki ülke arasında giderek iyileşecek, bunun hem ABD hem Türkiye için iyi olacağını düşünüyorum. Birlikte çalışarak Batı ve Müslüman dünyası arasında birleşmeyi sağlayacak bir strateji şekillenebilir” demişti. Ancak ilişkiler sadece iki yıl içinde geriye doğru seyretmeye başladı. ABD ile Türkiye’nin ilişkileri, belki de tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor. Obama’nın başkanlık koltuğuna oturduğu 2009’dan bu yana yaşanan hayâl kırıklıklarını derledik.

Ankara için hangisi ehven?

Yeni ABD Başkanı kim olursa olsun Suriye’nin geleceği, PYD ve Gülen’in iadesi iki ülke arasındaki en önemli konular olacak. Peki, Türkiye için yüksek öneme sahip bu konularda ABD Başkan adayları ne düşünüyor? Hillary Clinton ve Donald Trump’ın seçim kampanyaları boyunca yaptıkları açıklamalar bu konulardaki yaklaşımlarını ortaya koyuyor.

Obama’nın 8 yıllık karnesi

Uluslararası hukuk profesörü Richard Falk, ABD Başkanı Obama’nın görevdeki 8 yılını Al Jazeera için yazdı: Görevdeki sekiz yılının ardından Obama’nın bir takım somut katkılar sağladığını, ancak Ortadoğu’da farklı bir yaklaşım izlemek ya da dünyayı nükleer silahlardan kurtaracak bir süreç başlatmak gibi daha büyük çaplı hedeflerin hayata geçirilmesi konusunda pek başarılı olamadığını söylemek akla uygun olacaktır.