Irkçı partileri ‘İsrail dostluğu’ birleştiriyor!

Abdullah Muradoğlu

Abdullah Muradoğlu

Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi "Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi" bölümü mezunu. 15 yıldan uzun zamandır basın camiasının içinde yer aldı. 1997 yılından bu yana Yeni Şafak Gazetesi Haber Merkezi'nde özel haberler, dizi yazıları, araştırma yazıları, röportajlar, tarih sayfaları ve köşe yazıları yazdı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri Röportaj Dalı'nda ödüle layık görüldü. Biyografi alanında dört kitap yayınladı. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli görevler üstlendi.

Önceki yazımda Beyaz Saray eski Baş Stratejisti Steve Bannon’ın başını çektiği Trump’çı, ve “Beyaz Üstünlükçü” ekibin “İsrail Lobisi”nin yanı sıra Avrupa Birliği ülkelerinde yükselen ırkçı, göçmen karşıtı ve İslam karşıtı partilerle bağlantılarına dikkat çekmiştim. İngiltere’de “Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi(UKİP)” liderlerinden Nigel Farage bizzat Bannon’ın siyasi kampanyasına iştirak etmişti.

Farage, Almanya’da “Almanya için Alternatif(AfD” partisinin önde gelen isimlerinden, Hitler’in Maliye bakanlarından Lutz von Krosigk’in torunu Beatrix Von Storch’u desteklemek için Berlin’e giderek konuşma yapmıştı. Çek politikacı Petr Mach ise partisi için rol model olarak gördüğü UKİP’in İngiltere’deki etkinliklerinde boy göstermişti. Hollanda’da ırkçı siyasetçi Geert Wilders defalarca Farage’a, sevgilerini bildirmişti. Fransa’dan Marine Le Pen ile Farage arasındaysa, su sızmıyor.

Steve Bannon’ın hareketiyle Avrupa’daki radikal Sağ partileri birleştiren bir diğer unsurun, her koşulda İsrail’i desteklemek olduğunu belirtmiştik. ABD’de ve AB ülkelerinde yaşayan liberal Yahudilerin aksine Netanyahu Hükümeti bu akımlardan endişe duymuyor. Eylül’de Almanya’da yapılan genel seçimlerde “AfD” üçüncü parti olarak parlamentoya girdi. Aynı gün “The Times Of İsrail”de Raphael Ahren imzalıyazıda Alman Yahudilerini teskin eden bir ankete yer verildi. Ankete göre AfD’lilerin ezici çoğunluğu İsrail yanlısıydı. Avrupa’daki pek çok Sağ parti gibi, AfD de kendini İsrail’in sağlam bir destekleyicisi olarak sunuyordu.

Hollanda’da “Özgürlükler Partisi”nin İslam karşıtlığıyla şöhret kazanan lideri Geert Wilders, Tel Aviv’de yaptığı bir konuşmada,“İsrail’le gurur duyuyoruz. İsrail’e minnettarım. Ben her zaman İsrail’i savunacağım. Ülkeniz Batı uygarlığının beşiği. Buna Yahudi-Hıristiyan uygarlığı adını veriyoruz” diyordu. Wilders, Ürdün’ün Filistin olduğunu, Batı Şeria’nın İsrail’e ait olduğunu ve dolayısıyla ikinci bir Filistin devletine ihtiyaç olmadığını iddia ediyordu. Wilders ayrıca “Yahuda ve Samiriye(Batı Şeria) olmadan İsrail Kudüs’ü koruyamaz.. Dünyanın geleceği Kudüs’e bağlı. Kudüs düşerse, sıra Atina, Roma, Paris, Londra ve Washington’a gelecek” diyerek zırvalıyordu. Wilders’e göre Ürdün’ün adı Filistin olarak değiştirilmeli, mülteci Filistinliler Ürdün’e yerleşmeli ve Filistin’in başkenti de Amman olmalıydı. 17 Aralık’ta “American Thinker”da “Ürdün Seçeneği” başlıklı yazısında Ted Belman da Wilders’in zırvalarına atıf yapıyordu.

Hevesli bir İsrail destekçisi olan Nigel Farage’ın liderliği döneminde UKİP’in içinde, “İsrail Dostları Kulübü” kuruldu. Öte yandan İsrail işgali altındaki Batı Şeria’da Yahudi yerleşimleri politikasının savunucularından Yossi Dagan da Avrupa Parlamentosu’na yönelik olarak faaliyet gösteren, “Yahuda ve Samaria’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki Dostları” grubunu kuruyordu. Grupta 15 parlamenter yer alıyordu. UKİP’ten Bill Etheridge, Roger Helmer ve Margot Parker, AfD’den Beatrix von Storch ve Marcus Pretzel, Wilders’in partisinden Marcel de Graaff ile Çekya’dan Petr Mach bu grubun üyeleri arasındaydı.

Grubun web sayfasındaki bilgilere göre, grup işgal altındaki Batı Şeria’da Yahudi yerleşimlerine AB tarafından getirilen ticarî kısıtlamaların kaldırılması için faaliyet gösteriyor. Grup, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasını sağlamayı, AB bütçesinden Filistin’e yapılan malî yardımları durdurmayı, 1967 öncesi sınırları içinde kurulacak bir Filistin devletine AB’nin destek vermesini engellemeyi de kendine iş edinmiş. BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, 4 çekimser üye dışındaki AB üyeleri Trump’ın Kudüs kararını veto eden karara “evet” oyu vererek Avrupa Parlamentosu’ndaki bu grubu sevindirmediler.

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.