BAL Gibi Yalan

Türkiye Gazetesi’nde bal sektörü ve dünyadaki fenni arıcılık hakkında bir haber gördüm. Balparmak firmasının sahibi Özen Altıparmak’ın sektör hakkında yaptığı değerlendirmeleri ve Türkiye’de yapılmakta olan APIMOHDIA fuarının önemi vurgulayan bir haberdi.

Haberin reklam amaçlı hazırlanmış olduğu kanaatindeyim. Sektördeki arıcılar ve yerli bal marketleri tarafından satılan petekli balların sağlıksız olduğunu manşete taşıyan bir haber. Ve asıl amaç elden ele Anadolu’da satılan, petekli balların piyasasını yok etmeye yönelik. Anadolu’da kendi halinde bal üretip geçimini sağlamaya çalışan bal üreticisinin dahi elindeki balın değerini düşürüp satamaz hale getirmek…

Çünkü Arjantin, İran, Gürcistan ve Balkan ülkelerinden gelen ballar süzme bal olup harman edilmeye (karıştırılmaya) elverişli olduklarından dolayı süzme balların denetlenmesi daha zordur. Bunların nasıl piyasaya dahil edildiği ayrı bir mevzu ama aslında tartışılması ve gündeme getirilmesi gereken mevzu bu olmalıdır.

Teknik olarak petek mumunun ana maddesinin süzme bal yani nektardan üretilen bir şey olduğunu biliyor olmamız bile bu söylemin ne kadar saçma olduğunu izah etmek için yeterlidir. Biz yine de olayı ayrıntılı bir şekilde izah edelim.

Piyasada süzme bal, petekli bal ve karakovan olmak üzere 3 çeşit bal bulunmakta.

Süzme bal, arıcılık sektörünün en rağbet gören ürünüdür. Depolama, nakil, birbirinden farklı balların haman edilmesine (karıştırılmasına) elverişliği ve rafa konup kahvaltılık olarak tüketilecek bir gıda haline getirilmesi de onun sektörleşmesindeki en büyük etkenlerden.

Suni mumla (süzme bal reçinesinden) elde edilmiş petekli bal dediğimiz ürün ise fenni arıcılığın yan ürünüdür. Teknik açıdan yine arının süzme bal yani nektardan üretmiş olduğu muma arının bal doldurmasıyla elde edilir. Arıcının mumla hazırladığı çerçevelerden 10 tanesinden ancak bir çerçevesi petekli bal ürünü olarak elde edilir.

Karakovan diye ifade edilen ürün ise koloniye verilen tahta çerçeveye veya kovan dediğimiz yerin içine arının mum örgüsü örerek içine nektar doldurmasıyla oluşturulur. Arıcının herhangi bir dahili söz konusu değildir. Bu ürün ise çok nadir elde edilir. Ancak güçlü bir koloni iyi bir nektar akışı zamanında bunu üretebilir.

Toparlayacak olursak 10 kolonili bir arılıkta normal bir sezonda 150 kilo süzme bal, 20 kilo petekli bal ve 5 kilo karakovan elde edilebilinir. Tabi bu dediğim iyi sayılacak bir sezonda şeker takviyesi yapılmamış bir koloni için geçerlidir. Kötü bir sezonda bu ürünlerden süzme bal üretimi miktar olarak düşerken petekli bal ve karakovanın hiç üretilememe durumu da söz konusudur.

Petekli bal ve karakovan ballarının muhafazası zor, ambalajı sorun, nakil işlemindeki yer kaplama sorunu ve üretim miktarının düşük olması piyasayı belirleyen sektöre dahil olmalarına mani olmaktadır. Bu ürünler genelde arıcılar tarafından ilk elden satılmakta veya yerel bal marketlerinin vitrinlerinde görülmektedir.

Sağlık açısından piyasadaki balların hepsi en masum haliyle modern toplumdan kaynaklanan bir oranda kirlilik içerir. Bu oran tabidir ki karakovanda en azdır. Mumlu petek, süzme balın kabı olduğundan kendisindeki kirliliğin aynısı süzme balada bulaşır. Bir şeyin kabı temiz olmazsa içindeki de temiz olmaz. Belki kap daha fazla kirlidir lakin içine konan üründe aynı kirliliği taşır.

Suni mumlu petekler için belki şu söylenebilir. işleme esnasında katkı olarak parafin denen maddenin eklenme tehlikesi mevcuttur. Ancak arı kolonisi parafin içerikli mumu pek işlemez. Ve var olan denetimler bunun abartıldığı kadar çok olmasına manidir. Parafin mevzusu sağlık açısından tehlikeli olmakla beraber devede kulak misalidir. Ancak bu işaret bu parafin sorunu konunun dışında kalmaktadır. Zaten yazıda antibiyotik kalıntısından bahsedilmekte. Oysa antibiyotik sıkıntısı süzme ballarda daha yoğun olarak bulunmaktadır. Bal sektöründe ağır metal ve antibiyotik kalıntılarının yaygınlığının daha fazla olduğu bilinmektedir.

Bahsettiğimiz mevzunun asıl noktası sektöre dahil edilmesindeki güçlüklükten kaynaklanan petek ballarının iç piyasadaki potansiyelidir. Anadolu topraklarındaki flora zenginliği her bölgede arıcılık sektörünün gelişmesini sağlamıştır. Dolayısıyla arıcıların çokluğu piyasada petekli balların varlığını sağlamakta. Tüketici bunlara kolay ulaştığından sektörde hatırı sayılır bir ürün olarak görülmekte.

Petekli ballar kolaylıkla taşınmadığından iç piyasadakilerin %99’u yerel ürünlerdir. Eğer petekli ballarda bir sıkıntı varsa bunların piyasa değeri yok edileceğine arıcılar birliğine kayıtlı her arıcının petekli balları denetlenebilir. Çünkü Arjantin, İran, Gürcistan ve Balkan ülkelerinden gelen ballar süzme bal olup harman edilmeye (karıştırılmaya) elverişli olduklarından dolayı süzme balların denetlenmesi daha zordur. Bunların nasıl piyasaya dahil edildiği ayrı bir mevzu ama aslında tartışılması ve gündeme getirilmesi gereken mevzu bu olmalıdır. Türkiyede ortalama üretilen bal miktarı 110 bin ton ile 130 bin ton arasında olduğu söylenmekte. Bu verinin sağlıklı olmadığı sektör içindekilerin bilmediği bir şey değil. Bu oran en fazla 60-70 bin ton civarı olduğu tahmin edilmektedir.

Balparmak bir dünya markası. Tabiri caiz ise anadoludaki üst düzey kaliteli balları dış piyasaya sürmek, kalite olarak daha düşüğünü iç piyasada tüketmek için petekli balların potansiyelini yok etmeye çalışmaktadır. Türkiyenin değil dünyanın en iyi bal laboratuvarına sahip olduğundan sağlıklı bal etiketini kullanarak iç piyasadaki hatırı sayılır petekli bal sektörünü öldürmek onun için kolay bir mevzudur.

Yazan: Nevzat Çağlayan / Kimyager / Bal Üreticisi

Bir cevap yazın

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.